Perşembe, Mart 17, 2011

PERU PUNO

10.03.2011
Sabah otobüsle Puno Peru için yola çıkıyorum. Otobüs şoförümüz olağanüstü bir adam. Her konuda bize yardımcı. İşini bu kadar seven ve iyi yapan insanlara rastlayınca keyif alıyorum. Sınırda ne yapacağız, paramızı nerede değiştireceğiz, saatlerimizi ne zaman düzelteceğiz her konuda detaylı bilgi veriyor.
SINIRDAKİ TAKSİ MOTORLAR

Sucre’de Peru konsolosuna gidip bana yeşil pasaporta vize gerekmediğine dair bir yazı vermesini istemiştim. Adam da bana vize gerekir demişti. Güzincim sana teşekkür ediyorum ki beni rahatlattın ama ben yine bir gece önce epey bir dertlendim. Sınırdan geçemezsem ne yaparım diye planlar yaptım kafamda. Ama sınırı 3 dakika içinde geçtim. Ve rahat bir nefes aldım. Peru Bolivya’dan daha iyi görünmüyordu.
Puno Titikaka gölü kenarında Peru tarafındaki şehir. Ama Copacabana’ya göre çok büyük ve keyifli bir şehir.
DANS EDEN KADINLAR

Her zamanki gibi otelimi yerleşir yerleşmez kendimi sokaklara attım. Neler yapabilirim diye araştırdım. Sahile inerken yolda bir müzik sesi duydum. Yine bir karnaval eğlencesi. Beni davet edince hayır demedim tabi. Onlarla bira içip dans ettim ve onların keyifle dans etmelerini seyrettim.
Oradan koka müzesine gittim. La Paz’dakine gidemediğim için çok üzülmüştüm ama bu müze onu telafi eti. Sucre’deki maske müzesindeki anlamadığım maskelerin İngilizce bir filmini izledim. Ayrıca detaylı olarak koka ile ilgili bilgileri aldım ve çok keyifli bir zaman geçirdim.
MASKELERDEN BİR ÖRNEK

www.museodelacoca.com web sitesinden detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Çeşitli masklar var ve hepsinin farklı anlamları var. Köleleri temsil eden ya da İspanya kralı ile alay eden şeytanı temsil eden, sömürülen madencilerin maskları var. Önceleri karnavallarda panflüt ve davul kullanılırken şimdi her türlü bando aleti kullanılıyor.
Kokaya gelince 200 çeşidi var ve yalnızca 3 çeşidinde kokain bulunuyor. Çok eski zamanlarda çıkan mezarlarda koka çiğnemiş insan cesetleri bulunuyor ve ayrıca mezarlarda koka yaprağı bulunuyor. Bağımlılık yapmayan koka enerji veriyor, mideyi rahatlatıyor, ağrıları geçiriyor, depresyona iyi geliyor, seks gücünü arttırıyor, nefesi rahatlatıyor. Yani her derde deva. Yerliler için kokanın kutsal bir anlamı var. Hayvanları çiftleştirirken kullanıyorlar, koka yaprağı ile fal bakıyorlar, evlilikler uygun mu ona göre karar veriyorlar, ölümlerde acı çekenlere veriyorlar, eroin bağımlılığından insanları kurtarmak için kullanıyorlar.
Albert Neimann diye biri kokadan kokain çıkarıp anestezi için kullanıyor.
1887 de cocacola yapımında kullanılmaya başlanıyor.
BUGÜN TALEPLERİNİ KOYUYORLAR

Oradan bir motora atlayıp şehir dışında bir otelde Yavari diye bir tekneyi görmeye gidiyorum. Bu gemi İngiltere de yapılıp 2766 parça halinde And dağlarını katırların sırtında geçerek Puno’ya altı yılda getirilmiş. 1870 yılında burada birleştirilmiş ve kömür bulunmadığı zamanlarda kurutulmuş lama dışkısıyla çalıştırılmış. Şimdi müze olarak geziliyor. Motorları Volvo ve atlas copco . cemcim amma da eski bir firmada çalışıyormuşsun meğerse.:)
Akşamı picosour- buranın en meşhur içkisi- ve çorba içerek- ne alaka demeyin- geçiriyorum.
11.03.2011
Sabah 7 de 20 kişilik bir turistle yüzen adalara yola çıkıyoruz. İlk durağımız yüzen adalar. Buranın halkı Aymara. İknalardan gizlenmek için yıllar önce dağın arkasındaki bu sazlıklara yerleşmişler. 50 kadar ada var. Sayısı her an değişebiliyor. Adalar o bölgede büyüyen sazlardan yapılmış. Sazların köklerini birbirlerine bağlayarak adanın zeminini oluşturuyorlar. Üzerini de sazlarla kaplıyorlar. Zaman içinde sazlar çürüyor ve devamlı zemini yenilemeleri
Her adada 7-8 aile yaşıyor. Tek oda sazdan yapılmış evler var.. Ayrıca mutfakları ve bir de kuleleri var. Eskiden balıkçılık yaparak,göldeki kuşları avlayarak ve etlerini kurutarak ya da yumurtalarını toplayarak yaşarken şimdi turizmden de para kazanmaya başlamışlar. Adada balık yetiştirdikleri küçük havuzları, patates ve benzeri bitkiler yetiştirdikleri küçük alanlar var. Kadınlar el işleri yapıp satarak aile bütçesine katkıda bulunuyorlar.. ilk alışverişimi bu adadan yapıyorum. Epey bir para vererek ada hayatını anlatan etamin üzerine işli bir örtü alarak ada halkına katkıda bulunmak istiyorum.
BİR ADANIN GÖRÜNÜMÜ

Her ada ortamını güzelleştirerek turist çekmeye çalışıyor. Kadınların parlak kat kat etekleri, parlak yelekleri, erkeklerde de şık kıyafetler var. Bir de sazdan yapılmış tekneleri var. Bu tekneyle hostel ve bar olan merkez görevi gören başka bir adaya gidiyoruz. Biz adadan ayrılırken kadın ve çocuklar bize veda etmek için şarkı söylüyorlar. biraz fazla turistik ama insanlara böyle katkıda bulunuyorsun. Adaların ortasında bir de okulları var.
EL İŞLERİ

Oradan 2,5 saatlik tekne yolculuğu ile Taquile adasına gidiyoruz. Burada da diğer önemli yerli grup olan Quechua’lar yaşıyor. Ada halkı gelenekleri koruyor ve komün hayatı yaşıyorlar. Adada turistlere öğlen yemeği veriliyor ve adanın neresine giderseniz gidin aynı yemeği aynı fiyata yiyorsunuz. Adada 2000 kişi yaşıyor ve en önemli özellikleri otantik kıyafetleri ve herkesin erkekler daha çocukluktan itibaren örgü örmesi.
ÖRGÜ ÖREN YAŞLI ADAM

Erkelerin başlarındaki şapkalardan kadınların ise başlarına örttükleri örtülerin ucundaki ponponların büyüklüğünden evli ya da bekar oldukları anlaşılıyor
Biz adayı ziyaret ederken karnaval olduğu için kadınlar 7 kat etek giymişlerdi. Bir genç kıza rica ettim gösterdi. Değişik parlak renklerde 7 etek. Utanmasam şunu bir alttan çekeyim diyecektim ama zaten kıza eteğini açtırmıştım bu kadarı biraz fazla olacaktı.normal günlerde yalnızca 4kaqt etek giyiyorlarmış. Nitekim tarlalarda kabarık etekleriyle sırtların yüklerini taşıyan kadınlara rastlamak sıradan bir olay.
BEBEĞİ TAŞIYAN ADAM

Bu adada fotoğraf çekersen para vermen gerekiyor.
Ayrıca kadınlar kocalarına içine saçlarını koydukları kalın kemerler örüyor ve erkek bu kemeri takmadan evden çıkarsa cıngar kopuyor. Evlilik yüzüğü gibi bir şey. Ayrıca erkeklerin bellerine taktıkları ucunda ponpon bulunan torbalarda koka yaprakları oluyor ve merhaba demek için herkes kendi torbasından bir parça koka yaprağı alıp karşısındakinin torbasına koyuyor.
Burada da kilisenin ve yönetim merkezinin bulunduğu bir Plaza de Armas var. Adada anaokulu,ilk ve lise ve hastane var.
Bütün adayı teraslamışlar ve bakla, mısır ve patates ekiyorlar. Rehberin dediğine göre Peru da 2000 çeşit patates varmış. Bana biraz abartılı geldi ama rehberin yalancısıyım.


Komün hayatının kadınlara olan katkısını bu adada görüyorsunuz. Adadaki lokantada servisi bir erkek yapıyor ve ilk defa bir erkeğin bebeği sırtında taşıdığını görüyorum.
Akşam şık bir lokantada şık bir yemek yiyorum. Bu sefer karnaval burada ve sokak birbirine köpük sıkan veletlerle dolu. Onar çok eğleniyor ama köpükler sana gelince pek hoş olmuyor açıkçası.
12.03.2011
Bu sabah turist otobüsüyle Cusko’ya doğru yola çıkıyorum. Bu otobüs yol boyunca tarihi yerlerde duruyor ve rehberimiz kötü bir ingizilzce ile bizi bilgilendiriyor.
İlk durağımız Pucara. MÖ 200 ile MS 300 yılları arasında burada bulunan kalıntıları görüyoruz. İlginç olan buradaki insanların Titikaka gölünde bulunan büyük bir kurbağa ve balığa tapmaları. Muhtemelen o zamanlar Titikaka gölü çok daha geniş bir alanı kaplıyordu. Bir de hatun yagah var ki bu da korkunç bir savaşçı. Bir elinde insan kafası diğerinde kocaman bir bıçak taşıyor.
LAMALI ÇOCUKLAR

La raya diye 4318 m yüksekliğindeki bir tepeden dağları izliyoruz. Durduğumuz her yerde yerliler bir şeyler satıyor. Burada da özel kıyafetli çocuklar lamalarıyla dolaşıyor. Fotoğraf çekmek 1 sol. Yarım sol a pazarlık ediyorum ufaklıkla.
Oradan öğlen açık büfe yemek yediğimiz şık bir lokantada mola veriyoruz.
Sonraki durağımız İnkalara ait önemli bir yerleşim yeri olan Raqchi. 1315-1330 yılları arasında güneş tanrısından önceki en önemli tanrı olan Wiraqocha’nın tapınağı burada. Şehrin etrafında 8 km surlar var.Askerlerin mekanları, yiyecek depoları ile hem tanrısal hem askeri olarak önemli bir kent.
Meydanda yine bir kilise var. Burada kadınların kıyafeti biraz değişiyor, şapkaları da.


En son durağımız Andahuaylillas diye büyük garip ağaçları olan çok güzel bir kasaba. burada da içi ahşap oymanın üzerine altın ve gümüş kaplı altarı, duvarlarında önemli bir ispanyol ressamın -adını hatırlamıyorum- resimleri olan bir etkileyici bir kiliseyi geziyor ve Cusco'ya varıyoruz.

Hiç yorum yok: