Pazar, Mart 27, 2011

NAZCA HUACACHİNA PARACAS

23.03.2011
Otelde kahvaltı edip oradaki 3 kadınla birlikte havaalanına gidiyoruz. Ama bugün için uçak bulamıyoruz, yakıt yokmuş ve yarın sabah için yer ayırtıyoruz. Anlaşılan bugün de tembellik günüm olacak zira burada pek fazla yapacak bir şey yok.
Nazca çizgileri üzerinden uçmak 60 dolarken bir iki kaza olunca uçuş yapan üç şirket kalmış ve uçma fiyatı da ikiye katlanmış. Artık buraya kadar gelince paranın pek önemi kalmıyor. 120 dolara uçmaya razı oluyorsunuz.
Şehirde dolaşıp otelde TV seyredip otelde kalan kızlarla laflayıp vakit geçiriyorum.
24.03.2011
Sabah erkenden otelde kalan iki kızla birlikte havaalanına gidiyoruz. Yakıt geldiği için bugün uçaklar uçuyor ve havaalanı epey kalabalık.  Nispeten büyük bir uçakla uçacağız. 15 kişilik. Uçuş yarım saat sürüyor. Yani göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. 300 e yakın çizgiden 12 tanesini görüyoruz.
  BU UÇAKLA UÇUYORUZ
Nazca çizgileri Nazca kasabası ile Palpa kasabası arasındaki 500 km2 alana yayılmış yüzlerce figürden oluşuyor. Bunların 70 kadarı hayvan, insan, kuş ve balık şeklinde ve çok büyük olarak kırmızımsı taşlar ayıklanarak beyaz sert kayaların ortaya çıkmasıyla yapılmış. MÖ 400 ile MS 600 yılları arasında yaşamış Nazca kültürü tarafından yapıldığı kabul edilen çizgiler kimilerine göre astroloji ile ilgili, kimi tarihçilere göre ise dini semboller. Tanrılarının yukarıdan görebilmesi için bu kadar büyük yapılmış.
En büyük figürler 200 m yi geçiyor. Bu kadar büyük oldukları için ancak yukarıdan bakılınca algılanabiliyorlar ve ondan dolayı da ancak 1920 yılında uçaklar bu bölgeden geçmeye başlayınca bulunmuş.
Nazca çölü dünyanın en kurak noktalarından biri: Yılda ortalama15 dak. yağmur yağıyor! Kum ve rüzgar az olduğundan erozyon yok denecek kadar az; çizgilerin yüzlerce yıl çizildikleri yerde kalmasının sırrı da bu...
1970 lerde meşhur kitaplardan biri olan Tanrıların Arabaları bu çizgilerin diğer dünyalardan gelen yaratıklarca yapıldığını iddia ediyordu.
Biz yarım saatlik uçuşla çizgilere bir cee dedik döndük ve 12 tanesini görür gibi yaparak döndük.
Bunlar balina, maymun –muhteşem bir kuyruğu vardı-,astronot, ağaç, eller ya da kurbağa, trepezoid, papağan, örümcek, condor ve Türkçesini bilemediğim iki kuş daha.
 NAZCA PAMPLARININ UÇAKATAN GÖRÜNTÜSÜ
Uçuştan sonra Amy diye Avustralyalı bir kızla Huacachina diye bir yere gidiyoruz. Burası kum tepeleri arasında küçük bir gölü olan ve otellerden oluşan ufak bir yerleşim yeri.  En önemli aktivitesi şarap turları ve çölde gezinti ve kayma.
Şık bir otele yerleştikten sonra çöl turuna çıkıyoruz. Buggy denen acayip bir araçla kumullarda radarda gider gibi dolaşıyoruz. Herkes çığlık çığlığa. Kumuldan dimdik çıkıp sonra aynı diklikte bir yerden hızla aşağı iniyor. Çok yüksek bir radar gibi. Çok heyecanlı ve keyifli.

KUNDA KAYMA AMA BEN YATARAK KAYDIM
Sonra araba bir tepede duruyor ve kumda kaymaya başlıyoruz. Ağzınızı burnunuzu kapatmanız gerekiyor yoksa her yeriniz kum oluyor. Ama dimdik kumdan aşağı kayarken bağırmamak pek elde değil. Bağırmasanız bile heyecandan ağzınızı açıyorsunuz.

BUGGY İŞTE BU
 Önce nispeten daha küçük bir kumulla başlıyoruz. Daha sonra dimdik kumuldan aşağıya ahşap snowboardların üzerinde yatarak kayıyoruz. Anlatması çok zor ama inanılmaz keyifli bir aktivite.


25.03.2011
Sabahtan havuz kenarında kitabımı okuyup keyif yaptıktan sonra otobüse atlayıp Paracas’a geliyorum. Yarı çöl görüntüleri içinde deniz kenarındaki bu küçük kasabaya varıyorum. Deniz kenarında nefis bir balkonu olan otelime yerleşip kasabada bir tur atıyorum. Her tarafta inşaat yapılan 30 dakikada dolaştığım bir kasaba. Yarın için Ballestas adası ve yakındaki bir doğal park için kendime tur ayarlıyorum.

KUŞLARLA KAPLI BİR ADA
Ballestas adası için fakirin Galapagos adası deniyor. Zira Galapogos adaları ekvator kıyısında iguanalar, deniz aslanları ve diğer değişik havyaların doğal ortamlarında yaşadığı ve  1000 -1500 dolar harcamadan görülemeyecek bir yer.
Ben hem de zaman fakiri olduğum için Balletas adası ile idare edeceğim.
26.03.2011
Balletas adaları kayalıklardan oluşan galiba biraz korunaklı olduğu için denizaslanları ve çeşit çeşit kuşların barındığı adalar. Ayrıca az da olsa penguenler de yaşıyor. Adaya Paracas’tan yarım saatte motorla gidiliyor ve ancak etrafında dolaşılıyor.

Denizaslanları çok komik. Buldukları kayalıklar kendilerini adapte etmiş güneşleniyorlar. Ayrıca yavruladıkları yer var. Yüzlerce denizaslanı ve yavrusu yaşıyor. Anneler 6 ay yavrulara bakıyorlarmış. Daha sonra tüylenen yavrular başlarının çaresine bakmayı öğreniyorlarmış.
Öğleden sonra da Paracas’ın yakınındaki milli parka gidiyorum. Parkın girişinde San Martin adına bir anıt var. Gemileriyle Arjantin'den buraya gelip İspanyollara karşı bağımsızlık savaşını başlatmış.
Burası daha önce denizmiş. Deniz çekilince tuzlu bir kum yığını kalmış. Ayrıca pek çok deniz kabuğu ve deniz hayvanı fosili var.
Deniz kayaları oyarak çeşitli şekiller vermiş. Oranın insanları da katedral gibi isimler vermişler. Ayrıca toprağın rengi içindeki minerallerden dolayı değişiyor. Demir varsa kızıl oluyor. Nitekim kızıl plaj dedikleri yer içindeki demirden kaynaklanıyor.
Akşam Fransız bir çiftle yemek yiyip laflıyoruz. Artık epey arsız olduğum için kimi görsem sarkıyorum.

Hiç yorum yok: