Salı, Mart 22, 2011

PERU CUSCO MACHU PİCCHU

12-13.03.2011
Cusco’dayım. Her Peru şehrinde olduğu gibi buranın da en önemli meydanı Plaza de Armas. Etrafında bir katedral, bir kilise ve kolonyal evlerden oluşan bar ve lokantalar var.  Sokaklarda dolanıp yarın için  Sacred Valley yani kutsal vadi için bir tur alıyorum. Hostelim çok şık ferah bir yer. Akşam salonunda Koreli bir kızla tv seyrediyoruz. Geceleri çok dışarı çıkmaktan hoşlanmıyorum. Kafa dengi biri olmadan gece takılmak pek hoş olmuyor.

PLAZA DE ARMAS MEYDANI
Sabah erkenden otobüsle yola çıkıyoruz . Otobüste İspanyolca bilmeyen bir tek ben varım. Rehber yalnızca benim için İngilizce anlatıyor ama anlatmasa da aynı şey zira adamın İngilizcesini anlamak mümkün değil. İknaların yerleşim yerlerini geziyoruz. İlk durağımız Pisac.Burada çok büyük bir Pazar kuruluyormuş ancak bizim şapşal rehber bizi oraya götürmüyor. Ancak yakındaki İnka harabelerinin olduğu bir tepeye çıkıyoruz. İnkaların en başarılı yaptıkları işlerinden biri dağları teraslamak. Böylece bu bölgede çok yağan yağmurun toprağı alıp götürmesine mani oluyorlar. Terasların en altında büyük taşlar ,üzerinde dha küçük taşlar en üstte de humuslu toprak oluyor. Böylece sular teraslarda birikmiyor.

DAĞDAKİ TANRI SİLUETİ VE SİLOLAR

 Ayrıca hangi  bitkiyi hangi yükseklikte en iyi şekilde yetiştirebileceklerini  araştırmak için bir mekan oluşturmuşlar. Mısır,bakla,patates,sarımsak, avokado gibi bitkiler yetiştiriyorlar.
Sucre İnkaların ana merkezi imiş. Oradan güneş ışınları gibi çizgilerin üzerine 300 den fazla yerleşim yeri kurmuşlar.
Buradaki tapınağı gördükten sonra  Ollantaytambo’ya gidiyoruz. Burası üç dağın arasında lama şeklinde yapılmış bir yerleşim yeri.  Bir dağın tepesinde tapınak ve onun aşağısında teraslanmış ekim yerleri. Karşı dağa depolama yerleri, tanrılarının yüzünü ve kendi siluetlerini yapmışlar. Dağların arasındaki boşlukta da yerleşim yerleri. Gerçekten görkemli bir görünüşü var maalesef yağmur yağdığı için pek iyi fotoğraf yok.
Burada otobüsün yarısı Machu Picchu’ya gitmek üzere ayrılıyor. Kalanlarla Chichero diye kök boyalarla ve elle dokuma yapılan bir köye gidiyoruz.  Meydanda kadınlar ürettiklerini satıyorlar.
İNKA TAPINAK KALINTILARI
Bir de meydandaki kilisede yerlilere saldıran ve öldüren bir adamın at üzerinde heykeli var. Bu bana ilginç geldi zira buradaki yerlileri hırıstiyan yapabilmek için Meryem anaya pachamama diyenler adamı da kiliseye sokmayı becermişler.
14.03.2011
Bugün benim Cusco günüm. Cusco’nun her yerinde İnka izlerini görebiliyorsunuz. Yeni binalar bile inka felsefesiyle yapılmış. Altlar taş üstü biriket tuğla benzeri bir şeylerle yapılmış. İnka tapınaklarının temellerini her yerde görebiliyorsunuz. İspanyollar ellerinden geldiği kadar yıkmışlar ama tam olara İnka izlerini silmeyi becerememişler.
Nitekim bunun en güzel örneğini Santo Domingo kilisesinde görüyoruz. İspanyollar İnka tapınaklarını yıkamayınca üzerine bir kilise yapmışlar. Ancak 20 yy daki depremlerde kilise yıkılıyor ve İnka tapınağı ortaya çıkıyor. Gerçekten kaderin bir cilvesi olarak algılanabilecek bir durum var şu anda. Kilisenin ortasında İknaların en önemli tapınağı duruyor.

KARTAL, PUMA VE YILAN

Kilisenin altındaki İnka tarihini anlatan  müze ise benim için çok ilginçti.  Hiçbir rehberden dinlemediğim iki ilginç şeyi sizinle paylaşmak isterim. Biri ölenleri mumyalıyorlar ve mumyalara canlı muamelesi yapıyorlar. Yanlarına yiyeceklerini, koka yapraklarını koyuyorlar, gezmeye giderken onları da yanlarına alıyorlar ve hatta bazen iki mumyayı sohbet etsinler diye yan yana bırakıyorlar.
Bir de bebekken kafaları uzun olsun diye çinlelerin ayaklarını küçülttükleri gibi çeşitli yöntemler kullanıyorlar.  İnkalar  kafalarını uzun olmasını asalet sembolü olarak görüyorlar. Tabi bu kilisede kartal ,puma ve yılandan oluşan semboller var. Kartal hava ,puma toprak ,yılan yer altı ve akılı temsil ediyor. Bir de güneş ve altın erkek, ay ve gümüş kadını temsil ediyor. Ama bütün dinlerde olduğu gibi İnkalarda da erkek yani güneş en önemli tanrı. Ayrıca şimşek , nehir, toprak önemli tanrılar arasında.
Bir de İnka müzesini geziyorum güzel bir müze ama bana yeni bir şey eklemiyor. Cusko’nun ara sokaklarında dolaşıyorum. Keyifli bir şehir. O da dağların arasına kurulmuş. En aşağıda eski şehir tepelerde ise daha sonra yerleşen daha gariban halkın meskenleri. Bir de burada evler hep yarım. Tepelerinde demirler var. Zira vergiler ev bitince alınıyormuş. Özellikle tepelerde ki evler bu şekilde.
15.03.2011
Bugün önemli bir gün. Machu Pcichu’yu tavaf edeceğim. Sabah altıda yola çıkıyorum.  Perurail adıyla yabancılar tarafından işletilenve ücreti dolarla ödenen trenle Aguas Calientes isimli kasabada bir gece kaldıktan sonra ertesi gün Machu Pcichu’ya çıkacağım. Heyecanlı bir gün benim için. Ne de olsa dünyanın 7 harikasından biri sayılan bir yer.
Trende yanıma Max isimli genç bir alman çocuk oturuyor. Bir bucuk saat boyunca çok keyifli bir sohbet yapıyoruz. Makine mühendisi olacakmış Brezilyada değişim programında bir ailenin yanında kalıyormuş.
KAPLICALAR
Aguas Calientes Machu Picchu için geçiş yolu. Bir yanda inanılmaz çirkin briket yapılar diğer yanda ise şık turist restoranları. Bir de adını aldığı sıcak suları yani kaplıcaları var. Şehirde dolaşıp yemek yiyip kaplıcaların yolunu tutuyorum. Belediye tarafında işetilen kaplıcaların kasasına eşyalarımı koyuyorum. Ancak biraz şüphelenyorum zira kasayı kilitleyen kadın arkasını dönüp kilitliyor. Nitekim yanılmıyorum çıkınca bakıyorum ki para çantandam 100 tl kadar eksik.Yaygara yapıyorum tabi.  Kadının nöbeti değiştiği için bekliyorum kadın geliyor ve tabi inkar ediyor. Ben yılmıyorum önce belediyeye gidip muhteşem İspanyolcamla ordaki yetkililere anlatıyorum ki bu önemli bir konu, belediyenin prestiji. Oradan polise. Benim sorumluluğum diyorum ama bütün günüm de yanıyor bu arada tabi sonuç sıfır.
Bu yolculukta epey bir şey kaybettiğimden artık böyle şeyler için canımı sıkmamayı öğrendiğim için keyfimi kaçırmıyorum.
Sabah erkenden saat  5 de Machu Picchu yolunu tutuyorum.

KUTSAL DAĞ WAYNA PİCCHU BULUTLARIN ARKASINDA
16.03.2011
Herkes sokaklarda. 313. olarak biletimi alıyorum. Erken bilet almak önemli zira orada şehri tepeden görebileceğiniz  Wayna Picchu diye bir dağ var oraya günde ancak 400 kişinin çıkmasına müsaade ediyorlar. Ben ilk 200 kişiden biri olamadığım için bu dağa sabah çıkma şerefini elde ediyorum. Ama sabah etraf bulutlu olduğu için etrafı görme şansın daha az oluyor. Nitekim bir saat kadar dimdik dağa tırmanıp yağmur yağdığı için hiçbir şey görmeden aşağıya iniyorum. Ama bu arada çok şeker bir Arjantinli olan Martin’le tanışıyorum. Onun İngilizcesi benim İspanyolcam berbat ama keyifle birlikte dağa çıkıyoruz.
Bizim hakkımız saat 12 ye kadar daha sonra diğer grup çıkacağı için ve rehberle buluşacağım için ben aşağı iniyorum.

 İnka imparatorluğu 12. ve 15. yy kadar var oluyor.ancak en büyüdüğü tarih 1438 Pachacutec zamanı. Ekvatordan şiliye kadar uzanıyor. Cusco en önemli merkezi.ancak Pachacutec’ten sonra çocukları birbirlerine düşüyor ve 1526 da İspanyol Pizarro İnka imparatorluğunu ve zenginliğini keşfediyor. 1532 de zırhlı ve silahlı adamlarıyla yerlileri keserek Cusco’yu alıyor İnkalar da dağlara ve amazon ormanlarına çekiliyorlar.
Machu Picchu’nun varlığını Peru’nun %60’ını oluşturan Quechua’lardan başkası bilmiyor. 1911 de Amerikalı tarihçi Hiram Bingham bir çocuğun yardımıyla machu Picchu’yu buluyor.
Bir rivayete göre İspanyonlar gelince İnkalar şehirdeki bütün altın ve gümüşü oradaki nehre atıp dağlara ve ormanlara gidiyorlar.
Wayna Picchu’nun tepesinde bir tapınak ve gökyüzünü inceledikleri bir mekan var.
Terasları, tapınakları, evleri ile dağların arasında yeşillikler içinde büyülü bir mekan. Öğleden sonra bulutlar dağılıyor ve Wayna Picchu ve Machu Picchu bütün haşmetiyle ortaya çıkıyor. Ben de her tepeye çıkarak bu büyüğü yaşıyorum.
Gece geç vakit Cusco’ya dönüyorum.
17.03.2011
Bugün tembellik ve dinlenme günüm. Cusco’nun Pazar yerini tavaf ediyorum. Buranın meşhur yemeği çiğ balık, ceviche yiyorum muhteşem meyva sularından içiyorum.sokaklarda dolaşıp meydanlarında keyif yapıyorum.

Hostele dönerken Türkçe bir ses duyuyorum. Evet inanılmaz ama bir türk aile . her yıl kışları iki üç aylığına dünyayı dolaşıyorlar. Yalçıner ailesi ve yeğenleri. Koyu bir sohbete dalıyoruz. Sonra herkes kendi yoluna.
PAZARDAKİ CEVİCHE Cİ
Akşam otobüsle Arequipa için yola çıkıyorum ve otobüs beklerken Güney Afrikalı Estelle ile tanışıyorum. Birlikte aynı yerde kalmaya kara veriyoruz.

2 yorum:

Güzin Tümer dedi ki...

Nergis'cim çok zevkli. Okurken çok hoşuma gitti. Disiplinli olarak yazdın. Meksika'dan da yaz olur mu? Ben oradaki izlenimlerini de merak ediyorum.Gözlemlerine
kalemine sağlık!

Adsız dedi ki...

Duptpyprors xaikalitag fupplause [url=http://usillumaror.com]iziananatt[/url] arouscutt http://gussannghor.com Useveaccela