Çarşamba, Ocak 19, 2011

Buenos Aires Devam ve İguazu şelaleleri

araya fotograf koymak istdim ama beceremedim. fotolar için başka adres bildireceğim yarın.

12.01.2011
Bugün Puerto Madero’nun arkasındaki bataklık alana gideceğim. Burası kendiliğinden oluşmuş ekolojik bir park. Çeşitli kuşların ,hayvanların bitkilerin olduğu iddia edilen bir park. İddia edilen diyorum zira tam öğlen sıcağında gittiğim ve 1.5 saat yürümek zorunda kaldığım bu parkta bir kelebek,iki papağan ve biraz da kuştan başka bir şey göremiyorum ve yorulduğumla kalıyorum. Oradan şehrin içine doğru yürürken bir patlama sesleri duyuyorum ve korkuyorum açıkası. Bir ara cadde kapatılmış ve orada liman işcilerinin eylemi var. Bir yandan konuşmalar yapılırken arada sırada da ses bombası patlatıyorlar dikkat çekmek için.
Arjantin eyalet sistemi ile yönetiliyor. Başkanları eski bir gerilla Cristina Kirchner.Daha önceki başkan Nestor Kirchner’in eşi. Arjantin’in ilk seçimle iş başına gelen kadın cumhurbaşkanı. Biz de nasıl sağcı ve solcu(!) Atatürkçüler varsa burada da sağcı ve solcu Peroncular varmış.
Parkta dolaşırken o kadar yorulmuşum ki oturacak bir yer arıyorum.Ara sokaklarda Barbaro diye eski bir lokantada yemek yiyorum. Su 3 lira şarap 4 lira olunca tabi ki şarap içiyorum. Halbuki sıcakla baş edebilmek için su içmem gerekmiş. Kendimi eve zor atıyorum. İgauzu şelalelerine ve güneye gitmek için otobüs biletlerimi alıyorum. Uçak biletleri çok pahalı ayrıca da otobüsler yataklıymış ,yemek servisi varmış ve ülkeyi görerek gitmek hoş olacak diye düşünüyorum. İguazu şelaleri birşey değil. 22 saat. Esas Patagonya’ya giderken ne yapacağımı bilmiyorum.40 saat ve en konforlu otobüslerde yer bulamadığım için bir alt gruptan biletimi aldım. Haydi hayırlısı.
Bu akşam yine ben yemek yapmaya karar verdim. Her sebze yok. Zeytinyağlı kabak, salata ve et yapacağım ama kabak bulmak çok kolay değil. Arjantinliler pek fazla sebze yemiyorlar. Sebzeyi genellikle Bolivyalı manavlar satıyorlar. Yakındaki bir manava gidiyorum. Hem ucuz hem çok çeşit var diyorlar. Manavda sıra numarası alarak alışveriş yapıyorsunuz. Sıra bana gelince padomima kopuyor. Ben manavın bir köşesine koşup kabakları gösteriyorum, oradan öbür köşeye domatesleri, sonra marul ve meyveleri… Manav, müşteriler ve ben çok eğleniyoruz. Yandaki kasap daha da eğlenceli. Adam soruyor ne istiyorsun diye. Ne isteyeceğim et istiyorum. Eliyle orasını burasını gösteriyor.Burada bin bir çeşit et var. Ben de elimi bir o taraf bir bu tarafa çeviriyorum ızgaralık et istediğimi anlatmaya çalışıyorum. Bu böyle bir süre devam ediyor. Sonunda adam İngilizce biliyor musun demez mi? İkimizde gülmeye başlıyoruz. Alicia ve Daniel yemeklerimi seviyorlar. Zaten pek yemek yedikleri yok. Sabah kahvaltısı kızarmış ekmek,krem peynir ve reçel. Her sabah. Öğlen bir yemek yapılıyor. Akşam da bir şey yemiyorlar doğru dürüst. Ben peynir ekmek ister misiniz dersem bir parça yiyorlar.
13.01.2001
Perşembe günleri Alicia’nın annesini ziyaret günleriymiş. Haayde 82 yaşında. Bu yaşında bilgisayar öğrenmeye başlamış. Kocası işlettikleri bakkal dükkanında vurularak öldürülmüş. Şu anda kardeşiyle yaşıyor. Onun yaşadığı mahalle genellikle tek katlı. Arkalarında bahçeleri,havuzları olan şirin evler oluşuyor. Çeşitli yemekleri yiyoruz. Ben biraz da İspanyolca konuşmak imkanı buluyorum.
PLAZA DE MAYO
Öğleden sonra Plaza de Mayo meydanına gideceğiz. Arjantin’li annelerin 1977 den beri her Perşembe toplandıkları hükümet konağı Rosaro’nun karşısındaki meydan. 1976-1983 yılları arasında Arjantin’in başında bulanan cunta zamanında annelere göre 30 bin, askerlere göre 9 bin, şimdiki sosyalist hükümete göre 11 bin kişi ‘kaybolmuş’. Bunlardan 500 ü tutukluların yeni doğan çocukları asker ailelerine evlatlık olarak verilmiş. Çocuklarını arayan anneler birbirlerini bulmuşlar ve her Perşembe Plaza de Mayo meydanında toplanmaya başlamışlar. Cunta zamanı insanların toplanması yasak olduğu için polis annelere yürüyün demiş onlarda meydandaki anıtın etrafında o gün bugün Perşembe günleri yürümeye başlamışlar. Başlarına kayıp çocuklarının isimleri yazan beyaz eşarplar bağlamışlar. Bu eylem sonunda feminist bir harekete dönüşüyor. Evlerinde yemek yapan, çocuklarına bakan anneler sokaklara dökülüyor ve militan oluyorlar. Arjantin’de ve dünyada baskıya karşı sembol oluşturuyorlar. Bizde de Cumartesi annelerinin onlardan ilham almış olması çok muhtemel.
Bugün Perşembe ve ben Plaza de Mayo anneannelerine –artık onlar anneanne- gideceğim. Bugün için bütün programımı değiştirdim. Buenos Aires deki programımı bir hafta uzattım . Bu tarih yazan insanlarla birlikte olmak benim için çok önemliydi.
Saat 3.5 da meydandaydık. Anneler geleneklerini sürdürüyorlar ama artık çocuklarının devrimci idealleri için talepleri var. Okulları ,kütüphaneleri,kültür merkezleri var.Gençlere burs veriyorlar.
Ben çok heyecanlıyım. Beyaz başörtüleri ile anneler geliyorlar. Pankartlarını açıp yürüyorlar.
‘alerta alerta que estan vivos todos los ideales de los desparecidos’ ‘Dikkat dikkat kaybolanların idealleri hala yaşıyor’ diye slogan atıyorlar. Meydana gelen diğer kişiler de ‘madres de la plaza, el pueblo las abraza’ ‘ Meydanın anneleri halk sizi kucaklıyor’ diye onlara sesliyor. Anneler çok yaşlanmış. Bazıları torunlarının kollarında yürüyorlar. İnanılmaz duygusal anlar benim için . tabi ben bir sulu gözlü olarak ağlıyorum bol bol. Annelerle meydanın etrafında dönüyorum ve slogan atıyorum.
Daniel ve alicia’nın benden önceki İngiliz misafirleri ile buluşuyor ve üst katında tango yapılan bir kafeye gidiyoruz. Saat erken olduğu için dans eden çok az çift var. Biz kafede oturup sohbet ediyoruz.İngiliz çift 5 haftadır Arjantinde geziyorlarmış. Bana epey ipucu veriyorlar. Türkiye’nin de hemen her yerini gezmişler.
Akşam yine Gladys’lere davetliyiz. Bizden başka bir süredir Almanya ‘da yaşayan Pedro ve Katerina var. Arjantin’e dönmek üzere gelmişler iş arıyorlar. Mauricio muhteşem bir domuz eti yemeği hazırlamış. Afiyetle yiyoruz. Yine güzel bir sohbet var. Yarı anlıyor yarı anlamıyorum.
Daniel yıllardır pinpoint denilen bir teknikle fotograf çekiyor . bize bu tekniği anlatıyor. Yuvarlak ya da kare kutu yapıyor. İçine film ya da fotoğraf kağıdı koyuyor. Duruma göre 1 dakikadan 3 aya kadar oraya gelen ışığı fotograf haline getiriyor. Arjantin’de bu tekniği kullanan tanınmış fotografçılardan biri. Bilgi için.

14.01.2011
Bu şekilde yazmaya devam edebilecek miyim bilemiyorum. Ama gittiği yere kadar gitsin bakalım. Bugün bilgisayarla olan işlerimi yapıyorum. Bütün günümü alıyor hatta eksik bile kalıyor. Akşam Palermo meydanına gidiyoruz. Meydan çok kalabalık. Bir kafede oturup şarap içiyoruz. Daha sonra tango yapılan bir kafeye gidiyoruz. Ama çok geç gittiğimiz için her yer dolu. Burası Arjantinlilerin milonga için gittiği bir mekan haftaya daha erken gitmeye karar veriyoruz.
15.01.2011
Bugün Tigre yolcusuyuz. Tigre Buenos Aires’e bir saat uzaklıkta Parana ile Uruguay nehrnin birleştirdiği yerdeki bir delta. Suların Inanılmaz bir manzara var. Nehirin kolları ve aralarda kanallar kanalların kenarında büyüklü küçüklü evler var. Her evin önünde kendine ait iskelesi var. Kanalların suyu kahverengi ancak Alicia temiz olduğunu ,kuzeyden gelen bitkilerin suya bu rengi verdiğini söylüyor.nitekim çoluk çocuk yüzüyor zaten. Bitkiler birikerek adacıklar oluşturuyor,zamanla adacıkların üzerinde ağaçlar kök salıyor ve ortaya bu ucu bucağı belli olmayan kanallar ve adalar çıkıyor. Her kanalın adı var ve her evin numarası aynen sokaklar gibi.
Ana nehirde geçen vapurlara el kaldırıp biniyor istediğiniz yere gidiyorsunuz. Kanalların arasında yürüyoruz. Buradaki sükuneti ve manzaranın güzelliğini anlatmak için şair falan olmak lazım. Ne demek istediğimi fotograflar daha iyi anlatabilir.
Yolda ekolojik çiftlik yazısı görünce gidelim diyoruz. Ormanın içinde perişan bir kulübe. İçeride bir genç kız ve yakışıklı bir oğlan. Ekolojik bir proje, bir ütopya kurma peşindeler. İkisi de çok heyecanlı özellikle oğlan. Heyecanla anlatıyor,suyu nasıl arıttıklarını,nasıl yediklerinin tohumlarını sakladıklarını ve kendi kendine yeten bir ekolojik tip yer yaratacaklarını gözlerinden ateş fışkırarak inançla bize anlatıyorlar. Oraya gönüllüler beklediğini söylüyor.
Dönüşte tren bozuluyor. Yarım saatlik yolu üç saatte alıyoruz ve perişan bir halde eve dönüyoruz.
16.01.2011
Daniel üniversite dışında özel ders veriyor. Bu öğrencilerinin birinin çiftliğine pikniğe gidiyoruz. San Pedro diye Parana nehri kıyısında bir şehre yakın bir çiftlik. Ağaçlar gökyüzüne ulaşıyor neredeyse. Ucu bucağı görünmeyen ovanın bir bölümünde dört beş tek katlı evler var. Burada Pedro’nun – evine misafir gittiğimiz çocuk- dedesi ve babaannesi, amcası ve karısı, annesi ve babası kalıyormuş. Ayrıca çiftlikte bakıcının da evi var. Evlerin içi müze gibi. Kütüphaneleri, kuzineleri yanında modern ocaklarda zamana uymuş. Babaanne ve dede ölmüş. Anneler ve amcalarda şehre taşınmışlar. Çiftlik de Pedro ve arkadaşlarına kalmış.
Sabah arabalarıyla bizi alıyorlar ve konvoy halinde çiftliğe gidiyoruz. Pedro ve kız arkadaşı her türlü alışverişi yapmışlar. Daha sonra masraflar paylaşılacak. Bugün devamlı yenilip içiliyor. Önce milföy gibi bir tatlı geliyor. Sonra salam ve peynir. Ve nihayet mangaldan çeşit çeşit etler, patates, soğan ve közlenmiş biberler geliyor. Ben her piknik değişimde Alicia düzeltiyor. Piknik değil mangal partisi diye. Anladığım kadarıyla özel bir şey bu mangal partisi. Grup iki çocukla birlikte 13 kişi. Bol bol gülünüp espri yapılıyor. Hiçbir şey anlamıyorum. Çok da umursamıyorum. Manzara o kadar güzel ki. Ayrıca mangalın başındaki Pedro’yala İngilizce sohbet ediyoruz. Aslında herkes İngilizce biliyor ama kendi havalarındalar haklı olarak.
Sofrayı hazırlarken bir fırtına kopuyor. Bir anda kara bulutlar ve semayı kaplıyor, şimşekler çakıyor ve bardaktan boşanırcasına bir yağmur. Bir saat kadar sürüyor. Renkler inanilmaz güzel.
Yemek sonrası nehir kenarına gidiyor ve mate içiyoruz. Zaten pek çok kişi de nehir kenarına gelmiş aynı şeyi yapıyor.
17.01.2011
Şu anda yataklı otobüsle İgauzu şelalelerine gidiyorum. Burada yataklı,yarı yataklı ve lüks diye üç çeşit otobüs var. Otobüsler iki katlı. Üçer koltuk var. Yani koltuklar geniş.gerçekten çok rahat. Otobüsde çay servisi falan var dediler ama 5 saattir elimize uyduruk bir kurabiye verildi. Akşam yemeği de verecekler sen yanına bir şey alma dediler. Ama bu gidişle aç bile kalabilirim . Uçak parasına gidiyorum. 225 tl civarında ve de 22 saat sürecek varmam.
18.012011
Yer ayırttığım hostele vardım.pek matah değil. Girer girmez 2gece kalacağım dedim.ama bu doğru değilmiş. Önce bir etrafa alıp sonra karar vermek lazım. Bunlar zamanla öğrenilecek anlaşılan.bu yeri internetten ayırtmıştım. Havuzu var diyordu. Havuz dediği ufak bir su birikintisi. Bahçe dediği de bir avlu. Yani biraz kazıklanmışım. Ama insan kazıklanarak öğreniyor herhalde.
Eşyalarımı bırakıp İguasu şelalerinin Brezilya tarafına görmek üzere otobüs terminaline gidiyorum. Arjantin ve brezilya arasında devamlı otobüsler çalışıyor. İki sınırı geçiyorsunuz. Brezilya tarafından başka bir otobüsle şelalere gidiyorum. Giriş içn 100 peso veriyorum. Bir otobüs sizi alıyor ve şelalelerin olduğu yere götürüyor. Bu arada çeşitli aktiviteler var. Kano ,yürüyüşler vb. hiç birine yüz vermiyorum. Zira Brezilya tarafı pahalı.yarın Arjantin tarafına geçip her bir şeyi yapacağım. Brezilya tarfından şelaleleri karşıdan görüyorsunuz. Tam 284 şelale var.Görüntü inanılmaz. Fotoğrafla anlatmak imkansız. Ben zaten kelimelere dökmekte özürlüyüm. En iyisi bir video. Şelalelerin yakınında bir platform var. Onun üzerinde yürürken sanki sular sizi alıp götürecek gibi hissediyorsunuz. Bu arada rengarenk kelebekler,kuşlar ve kertenkeleler görüyorsunuz. Otobüsle giderken bir ara duruyor ne oldu diyorsunuz önünüzden bir takım hayvanlar geçiyor. Fareden büyük tavşandan küçük. Buranın en muteber hayvanları. Keyifle sallana sallana geçiyorlar önümüzden. Kitapta bir kuş bölgesinden bahsediyor.Parque de avis. Ben uzak olduğunu sandım ve gitmedim. Meğer yakında bir yermiş. Otobüsle geçerken anladım. Şelalelerin Brezilya tarafını gezerken kuşparkı da rahatça gezilebilir. Benden sonra gideceklere ip ucu yarın sabah erkenden şelalelerin Arjantin tarafını gezeceğim. Oda arkadaşım Fillandiyalı şeker bir kız. Ve dışarıda dolunay var. Ben ne yapıyorum şimdi di mi? Git şarabını iç. Keyfine bak.

2 yorum:

akbaş dedi ki...

Nergiz süpersin.

Güzin Tümer dedi ki...

Nergiz'cim aynı yazıya devam etmek yerine her seferinde yeni sayfa açsan okuması ve takip etmesi çok kolay olur. Sadece bir öneri...Ayrıca fotolarla ilgili çalışma sayfasında foto kısmı var oradan yukleyebilirsin. Video kısmından da videoları..Oradaki direktifleri takip ederek yukleyebilirsin. Belki de problem picasadan aktarmandan kaynaklanıyor olabilir.Herşey çok iyi gitsin! Yolun açık olsun!