Cuma, Ocak 14, 2011

Arjantin'ne Varıyorum.

Buenos Aires
13 saatlik  denizlerin çöllerin üzerinden güzel bir uçuşla Sao Paula’ya vardık. Havaalanı çok kalabalıktı. Benim sabah Buenes Aires’e varmam için  7 saat kadar oyalanmam gerekiyordu. Uçağı  sabah 6 ya almıştım. Sao Paula havalanında oturacak bir yer bile olmadığını görünce Buenos Aires de vakit geçiririm dedim ve şansıma da kalkan bir uçakta yer buldum. Şu anda saat sabahın altısı. bir saat kadar daha oyalanıp beni burada misafir edecek insanların evine gideceğim.

Gezginlerin kurduğu benim bildiğim iki gönüllü grup var.Couchserving ve hospitalityclup. Bu gruplara üye olursanız geziniz sırasında sizi misafir edecek kişiler bulabiliyorsunuz. Böylece o kültürü daha yakından tanıma imkanınız  oluyor. Siz de imkanınız varsa evinizde gezginleri misafir ediyor dayanışmaya katılıyorsunuz.
Benim bu sabah evlerine gitmek için beklediğim Alicia ve Daniel daha önce Güzin’e ev sahipliği yapmışlar.
8.01.2011
Sabah 7.5 da Alicia ve Daniel’in evine varıyorum. Şehrin çıkışının tam sınırında eski bir evde yaşıyorlar. Evin mimarisi çok değişik. Zaten sokaklarda dolaştıkça görüyorsunuz ki aynı tipte iki ev yok. Hepsi farklı ve kimlikleri var. Evde uzun bir hol üçe bölünmüş. Oturma odası, çalışma odası ve yemek odası ile mutfak .Yan tarafta bir avlu var. Çicek dolu. Avlunun bir kısmının üzeri camla kaplı. O bölümde de oturulup her işinizi yapabilirsiniz.  Yatak odaları  açık tavana yakın bir bölmede.   Avludan üst kata çıkılıyor. Burada Daniel’in karanlık odası ve ikinci çalışma odası var. Ayrıca üst katta iki balkon var. Çicekler içinde .Ön taraf keyif yapmak için arka taraf çamaşır asmak vs işler için. Velhasıl çok değişik ilginç bir ev.
 Ev kitap dolu. İkisi de üniversitede hoca. Daniel fotograf hocası, Alicia proje planlaması dersi veriyor. Sırt çantalarını alıp her fırsatta geziye çıkıyorlar.
Cumartesi anneleri ziyaretimize geliyor. O İngilizce bilmiyor. İspanyolca anlamaya çalışıyorum ama işim çok zor. Ağızlarında lafı geveliyorlar.  Mahalleyi geziyoruz ve dinleniyorum. Muhteşem bir dondurmacıda mola veriyoruz. Gün batarken de yakındaki bir parka gidiyoruz. Koşanlar,mate içinler oyun oyunlarla dolu park. Yaşlıca bir grup adam yassı taşları atıp bir oyun oynuyorlar. Oyun ama bir ara ciddi bir münakaşa da oluyor. Aralarından biri mızıkcılık yaptı anlaşılan.
Burada Mate kültürü diye bir şey var. Mate yeşil çay tadında bir içki.Küçük bir bardak ve metal bir pipet var. Bitki bu bardağa konuyor. İçine sıcak su konuyor. Bir kişi mate servisini yapıyor. İlk servis yapılan su bitene kadar mateyi içiyor. Karıştırmak yasak. Bardağı servis yapana veriyor. Servisçi başı bardağa yeniden su koyuyor ve diğer kişiye veriyor. Bu sırayla böyle  tekrarlıyor. Teşekkür ederim deyince artık içmeyeceğim demek oluyor. Arjantin’de mate kültürü çok yaygın. İnsanlar yanlarında termosları ellerinde bardaklarıyla sokaklarda dolanıyorlar ya da parklarda oturup içiyorlar. Sana mate ikram edilmesi de dostluk gösterisi.
09.01.2011
Pazar günü Sen telmo için yola çıkıyoruz. Alicia inanılmaz bir rehber. Çok akıllı her konuda bana bilgi veriyor. Arjantin yıllarca askeri darbelerle cebelleştikten sonra nihayet sosyalist bir yönetime kavuşuyor ve işin en güzel yani bizim beceremediğimizi yapıyor ve darbecileri yargılıyor ve 80 yaş üstü adamları hapise atıyorlar. 
San Telmo’ya heykeltıraş bir arkadaşları Adrian Dorado. -Arjantin’in ödüllü heykeltıraşlarından- ve kız arkadaşı Carmen ile birlikte gidiyoruz. Şehir merkezi  otobüsle bir saat. Buenes Aires de caddeler  her yöne en az üç şerit. Ve çok sayıda otobüs var.Her taraf ağaç ve park dolu..Pazar günleri San Telmo da sokak pazarı var. Antikacılar,tangocular ve tabi bütün turistler orada. Bir çift çok keyifli dans ediyor, ders veriyor sonra da seyircilerden para topluyor.
 Çok keyifli bir turdan sonra lokal bir lokantada yemek yiyoruz. Porsiyonlar çok büyük. Kişi başı 40 peso,  15tl gibi bir fiyat ödüyoruz.  Ben Montevideo’ya gitmek istediğimden gemi tarifesini öğrenmek için limana doğru yürürken bir pencereye tıklatıyorlar. Paloma’nın evi. Genç, güzel bir televizyoncu. Onun evi de başka güzel ve değişik. Erkek arkadaşı Kübalı. Osain. Babası Santiago Alverez. Kastro  ve Allende ile belgeseller yapan bir film yapımcısı. Oğlunu Afrkalıların Che’ye taktığı lakabı vermiş. Kahve içip inanılmaz güzel sohbet ediyoruz. Onlar genellikle İspanyolca konuşuyor. Alicia bana tercüme ediyor. Bazen İngilizceye dönülüyor. Keyifli bir sohbet. Ama ben o kadar İspanyolca dersi aldığım halde anlamakta çok zorlanıyorum. Kelimeleri yutuyorlar anlamıyorum. Paloma bana beyaz eşarplı annelerle  ilgili iki dokumenter film veriyor benim ilgilendiğimi görünce.
Yaz olduğu için bütün fiyatlar 3 e 4 e katlanmış. Normal 200 peso olan Montevideo gemi biletleri 650 peso. Yol paraları, hostel paraları hepsi uçmuş. Yalnız fiyatlar uçmakla kalsa iyi. Yer bulmak da çok zor.  Hem bütçem , hem vakit olarak programı değiştirmem gerektiğini anlıyorum. Brezilyaya programdan çıkıyorum. Daha önce  altı aylık program yapmakta çok haklıymışım.
Akşam bir arkadaşlarını ziyarete gidiyoruz.  Yolda bir davul sesleri ve gürültüler duyuyoruz. Meğer her mahallenin kendi içinde oluşturduğu gruplar martta yapılacak karnaval için hazırlanırmış. Bu grup da bizim mahallenin takımı. Çoluk çocuk davul çalıp dans ediyorlar. Nasıl bir hazırlık ben tam anlamadım ama onların çok eğlendiği kesin.
Gladys ileMauricio. İkisi de teknik güzel sanatlar lisesinde öğretmen. Evleri resim müzesi gibi.zira ikisi de resim yapıyor. 24 yaşındaki oğulları gece bize gitar çalıyor ve değişik Arjentin müziklerinden örnekler çalıyor. Onlar İngilizce bilmediği için konuşmalar İspanyolca oluyor. Çoğunu anlamıyorum ama yine de az biraz İspanyolcamı çat pat döktürüyorum. Çok keyifli bir gece geçiriyoruz. Hepsi solcu insanlar. Bol bol Arjantin Türkiye politikaları üzerine konuşuyoruz ve ne kadar çok ortak noktamız olduğunu tespit ediyoruz.
10.01.2011
Pazartesi onlar doktora gideceği için ben de seyahat programımı yapmak üzere yollara dökülüyorum. Bir iki acenta geziyorum, otobüs terminaline uğruyorum. Sokaklarda sürtüyorum. Sokaklarda öpüşen gençler,  ele ele yürüyen yaşlı çiftlerle dolu. Karşılaştığınız herkes sizi bir yanağınızdan öpüyor. Yani herkes habire öpüşüyor.  Alicia ile Daniel de 30 yıllık evli olmalarına rağmen devamlı el ele ve öpüşüyorlar. Bana biraz ayıp oluyor ama yapacak bir şey yok..)
Eski bir tiyatroyu kitapçı olarak kullanan bir yere giriyorum. tavanda resimler ,localarda insanlar oturmuş kitap okuyor sahne ise kafe. çoketkileyici bir mekan.
Daha sonra Buenes Aires'in meşhur mezarlığı Recolataya gidiyorum.Heykel müzesi gibi bir mezarlık. Eve Peron'un mezarını ziyaret ediyorum.
Akşam  Gladis ile Mauricio yemeğe davet ediyoruz. Türk gecesi var. Fasulyeli pilav,salata, patlıcan ezme ve mücverden oluşan yemekleri ben hazırlıyorum. Mauricio’nun ailesi yıllar önce Irak’tan gelmiş  ama yine de kültürleri devam ettiği için çok mutlu oluyor. Yemek saat gece onda başlıyor yani benim neredeyse yatma saatimde.
11.01.2011
Salı günü Alicia ile Boca semtine gidiyoruz. Orası yoksulların ve hippi sanatçıların oturduğu bir yer. Ayrıca Boca Arjantin’nin en önemli futbol takımıymış. Sarı lacivert de renkleri. Benim de futbol bilgimin berbatlığı ortaya çıkıyor.            Bölgenin bir iki sokağı renk renk boyanmış. Çeşitli hediyelik eşya dükkanları var. Lokantalarda tango ve gauco dansları yapılıyor. Gaucolar Arjantin’in kovboyları. Sert iklime alıştıkları için dansları da çok sert hareketler ve bakışlardan oluşuyor. Kahvemizi keyifli içerken onları seyrediyoruz. Oradan şehrin merkezine gidiyoruz. Bir metro hattı var. 1913 de yapılmış .. Güney Amerikanın ilk metrosu.Hala o zamandaki ahşap vagonlar kullanılıyor. Ona biniyoruz. Trafiğe kapalı sokaklarda dolaşıyoruz. Her yerde tango yapan bir iki kişi var.Sonra da seyircilerden para topluyorlar. Eski bir kafede kahve içelim diyoruz. Kapıda en az otuz kişilik kuyruk var ve kapıda da bir bekçi. Ben rica ediyorum ve içeri bir göz atıyorum. Daha sonra gelip bir kahve içmeye karar veriyoruz.
Her yerde HAVANA y Aazan dükkanlar var. Ne olabilir değil mi? bilemediniz . Havana purosu değil. Alfajor denilen birçeşit tatlının en meşhur markası imiş. İki biskui arası ve etrafı çukulata kaplı lezzetli bir kurabiye. Doğrudan geliyor olsaydım gelirken getirmem gereken birşeymiş.


4 yorum:

Güzin Tümer dedi ki...

Bana oradaki günlerimi anımsattın. Okurken biraz kıskandım mı ne?Keyifle okudum. Eline sağlık! Neden fotoları yazının içine yerleştirmediğini çok merak ettim.

eryurekb dedi ki...

Yav ben buraları tanır gibi oldum.Acaba ilk gelişimde Arjantinde miydim? Neyse ben senin o güzel de fotoğraflarını bekliyorum.Yazılarını fatoğraflarla süslersen mükemmel olur.Bir de bir ricam var:Tangocuları es geçme, biraz daha anlat.Güzel oluyor.Sevgiler, fazla özletme.......
Barlas Eryürek

atolyekaraburina dedi ki...

Merakla izliyorum Nergiz..
Tadını çıkar.

sibel dedi ki...

NERGİZ MUTLU OLDUĞUNU HİSSEDEBİLİYORUM.SENİ SEVİYORUM ARKADAŞIM KENDİNE İYİ BAK BEN BUNU GENELLİKLE KIZIMA SÖYLERİM AMA SANADA SÖYLEMEDEN EDEMİYORUM NE YAPAYIM.

SİBEL